Hayat çok hızlı değişiyor ve gelişiyor. Daha düne kadar cep telefonu nedir bilmezken, şimdi telefonsuz birini gördüğümüzde şaşırıyoruz. Yeni çıkan teknolojik ürünlere alışamadan, henüz elimizdekiler eskimeden yenileri piyasaya sürülüyor. Artık sosyal medya hepimize bir “arkadaş” oldu. Öyle ki, bir oğul babasının doğum gününü bile önce Facebook’ta kutluyor. Biz de bunu beğeniyoruz.
Doğum günü hediyesi alamayan bir hanımefendi, -belki de haklı olarak bunu içine sindiremeyip- kuyumcudan ödünç birkaç bilezik alarak, “Eşimden doğum günü hediyesi!” notuyla sosyal medyada paylaşabiliyor. Böyle yaparken hem yalan söylüyor hem de görünme ve gösterme hastalığının nerelere kadar uzandığını acı bir şekilde gözler önüne seriyor.
İnternet, ne yazık ki çağımızın hastalıklarından biri hâline geldi. Teknolojik imkânlar bize hizmet etmesi gerekirken, biz onlara hizmet ediyor, hatta kendimizi kaybediyoruz. Kendimi de dâhil ederek söylüyorum: Çoğumuzun internet ve sosyal medyaya harcadığı zaman hiç de az değil. Eşimizle ve çocuklarımızla vakit geçirmeyi zaman kaybı saydığımız anları, gözümüzü kırpmadan modern dünyanın oyuncaklarına harcayabiliyoruz.
Bayramlaşmaya gittiğimizde herkesin elinde telefon… Yaşlı anneler, babalar, dedeler, nineler; bizim dünyamıza ayak uyduramamış bu kıymetli insanlar, “Acaba ne zaman oğlum ya da torunum benimle konuşacak?” diye hüzünle bekliyor. Aylardır görmediği evladının, üç saatlik ziyaretinin bir saatini telefona, kalan kısmını da göz ucuyla ekrana ayırmasına haklı olarak anlam veremiyorlar.
Sırf paylaşım yapabilmek için özel günlerini bile özlemle bekleyen insanlar var. Ne yazık ki bu durum, bireyi yalnızlaştırıyor. Ve gelecek neslin en büyük problemi de işte bu yalnızlık olacak. Yalnızlık, insan fıtratına terstir. İnsan; hayatın içinde, canlı ve karşılıklı iletişimi güçlü bir varlık olmalıdır.
Ancak günümüzün teknolojik ürünleri, “Yalnız değilsin, sana bir tık kadar yakınım.” mesajı veriyor ve bunda da ne yazık ki kısmen başarılı oluyor. Evlenmek isteyen kişiler bile artık bunun için özel olarak tasarlanmış sitelerde eş arıyor. Ben teknolojiyi iyi kullanan biri değilim; belki daha iyi bilsem ne farklı kullanım alanları var, kim bilir!
Sosyal medya, adeta uyuşturucu gibi bağımlılık yaptı. Muhtemelen çok yakın bir gelecekte sosyal medya ve internet bağımlılığı, dönemin uzmanlarından çözüm bekleyen ciddi bir mesele hâline gelecek. Modern dönem, insanlığı maddeye esir etti. Buna yönelik çözümler üretmek, sanıyorum geleceğin en önemli mesleklerinden biri olacak. Sosyal bilimcilerin teorileri, geleceğe damga vuracak gibi görünüyor.
Peki, bu sorunla nasıl baş edebiliriz?
Bu konu, gerçekten ciddiyetle üzerinde durulması gereken bir meseledir. Kendimce şu hususları dikkate almanın önemli olduğunu düşünüyorum:
- Vakit, insan için en kıymetli sermayedir. Kişiye vakti nerede geçirdiği sorulacaktır. Bu sebeple, sosyal medyayla gereksiz yere meşgul olunmamalı; faydalı yönlerinden yararlanmak kaydıyla, sınırlı zaman dilimlerinde kullanmalı; insanî, ailevî ve ilmî sorumluluklarımızı aksatmamalıyız.
- Sosyal medya, çok hızlı bir iletişim ve haberleşme ağıdır. Bu ortamda bilgiler büyük bir hızla yayılır. Bazen kasten yanlış paylaşımlar yapılabilir. Bu tür durumlara karşı dikkatli olmak; duyduğumuzu hemen paylaşmamak, bilgi ve haberin doğruluğunu araştırmak ahlaki bir sorumluluktur. Hz. Peygamber (sav), kişinin her duyduğunu sorgulamadan aktarmasını günah olarak değerlendirmiştir.
- Özellikle takipçi sayısı fazla olan kimselerin, bir konuyu işlerken daha dikkatli ve titiz olmaları gerekir. Ucu açık ifadeler, gerçekliği teyit edilmemiş bilgiler, zihinleri karıştırmakta ve itibar suikastına sebep olmaktadır. Eskiden yanlış bilgi sınırlı sayıda kişiyi etkilerken, bugün binlerce kişiyi etkileyebilmekte ve bu da büyük bir vebal doğurmaktadır.
- Mahremiyet, kişinin en özel alanıdır. Modern dönemde en çok yara alan değerlerden biri de budur. Sosyal medyada kişinin özelini ifşa etmesi, dikkat çekici fotoğraflar paylaşması, ahlaken sorunlu bir davranıştır. Bunun yerine sınırları belli, mahremiyete saygılı paylaşımlar tercih edilmelidir.
- Sosyal medyada kullanılan dil, her türlü hakaret ve kötü sözden arındırılmış olmalıdır. Muhatap ne kadar provoke ederse etsin, Müslümana yakışan her zaman nezakettir. Zira ayet ve hadislerde hakaret, lakap takma ve kötü söz söyleme açıkça yasaklanmıştır.
- Sosyal medya, kimliğin gizlenmesine uygun bir zemindir. Bu nedenle, sahte kimliklerle kendinde olmayan özellikleri varmış gibi göstermek, hem yalandır hem de takipçilere karşı büyük bir saygısızlıktır. Müslümanın hedefi, kendi olabilmek ve kendi kalabilmektir.
- Sosyal medyada paylaşım yaparken ya da içerik tüketirken, iffet ve namus kavramları ayaklar altına alınmamalıdır. Başkalarının namusuna laf getirecek paylaşımlardan uzak durulmalı, bu tür içerikleri üretenler nazikçe uyarılmalıdır.
- Gereksiz polemiklerden uzak durulmalıdır. Fayda sağlamayan tartışmaların içine çekilmemeli, farklı fikirlere saygı gösterilmelidir. Farklılık, insanın doğasında vardır. Kimse bir başkasının penceresinden bakmak zorunda değildir.
- Özellikle sosyal medyada yapılacak dini paylaşımlarda hassas olunmalıdır. Zira ibadetler yalnızca Allah için yapılır; başkalarının görmesi için değil. Bu anlayışa uygun paylaşımlar yapılmalıdır.
- Sosyal medyanın ve internetin zararlarını çocuklarımıza anlatırken, bizler iyi birer örnek olmalıyız. İşten gelen bir babanın ilk işi telefonuna sarılmaksa, çocuğa sosyal medyanın ölçülü kullanımı konusunda öğüt vermesi etkili olmaz. Önce biz bilinçli bireyler olmalıyız ki sözümüz etkili olsun.
Sonuç olarak:
Aşırılık, İslam’ın özüne aykırıdır. Allah, Müslümanları “ümmet-i vasat” olarak tanımlamıştır. Yani mutedil, dengeli bir topluluk… O hâlde bizler de aşırılıklardan uzak durmalı, hak ve sorumluluklarımızı ihlal etmeden, sosyal medya mecralarında ölçülü bir şekilde var olmalıyız.
Yediğimiz, içtiğimiz, gittiğimiz yerleri sürekli ve orantısız bir biçimde paylaşmadan; faydalanmak ve faydalı olmak niyetiyle, ahlaki ilkelere dikkat ederek; kötü söz ve kaba davranışlardan uzak bir şekilde sosyal medya kullanmakta bir sakınca yoktur.
Ancak en çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de, gıybet, dedikodu ve suizanlara sebep olacak paylaşımlardan uzak durmaktır. Zira bu çağın en büyük kayıplarından biri, insanların yalan yanlış bilgilerle zihin istikametlerini yitirmeleridir. Bu da çok büyük bir vebaldir.
Allah bizleri her türlü aşırılıktan muhafaza buyursun. Her hâlimizle dini yaşayabilen, istikamet sahibi kullar eylesin. Âmin.